Welcome to Our Website

İyi Parti Sözcüsü Zorlu: “İstanbul Adayımızı Açıkladıktan Sonra Türkiye’de Olduğu Gibi İstanbulumuzda da Çok Güzel Bir Rekabet Olacak”

İYİ Parti Sözcüsü Kürşad Zorlu, AKP’nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı adayı olarak Murat Kurum’u belirlemesi ile ilgili soruya; “İstanbul adayımızı açıkladıktan sonra Türkiye’de olduğu gibi İstanbulumuzda da çok güzel bir rekabet olacak. Bu sorunun cevabını yakın bir gelecekte açıklayacağımız adayımızın vermesinin çok daha doğru olacağı kanaatindeyim. Adayımızın son derece hazırlıklı bir biçimde bu yarışın içinde olacağını şimdiden söyleyebilirim” yanıtını verdi.

İYİ Parti Sözcüsü ve Ankara Milletvekili Kürşad Zorlu, İYİ Parti Genel İdare Kurulu toplantısı sonrasında bugün genel merkezde basın toplantısı düzenledi. Zorlu, şunları söyledi:

“13-14 OCAK’TA ANTALYA’DA YEREL SEÇİM DEĞERLENDİRME KAMPI”

“Daha önce de duyurduğumuz gibi yerel seçim çalışmalarımıza yönelik il ve bölge ziyaretlerimiz hızlanarak sürüyor. Buna göre 6 Ocak 2024 itibariyle İYİ Parti Başkanlık Divanı, Genel İdare Kurulu ve Milletvekillerimizin katılımıyla Genişletilmiş İl Başkanlık Divanı programları başlatılmıştı. Tüm illerimizi kapsayan programlarda; başta yerel seçimlerdeki hedeflerimiz, neler yapılabileceği ve ayrıca gündemdeki gelişmeleri değerlendirilecek. İlk tur olarak başlattığımız bu ziyaretlerin 2-3 Şubat tarihlerine kadar sürdürmeyi planlıyoruz. Geçtiğimiz hafta sonu itibariyle Amasya, Çorum, Yalova, Balıkesir, Hakkari, Van, Bingöl, Muş, Tunceli, Kırıkkale ve Kırşehir illerimizde çalışmalarımız gerçekleştirdik. Tüm adaylarımızı açıkladıktan sonra saha çalışmaları için hepimiz illerimizde olacağız, bütün milletvekillerimiz. Bu hafta; yarın Manisa’da, Perşembe günü de Adana’da büyükşehir ve ilçe belediye başkan adaylarımızı açıklayacağız. 13-14 Ocak tarihlerinde de Antalya’da milletvekillerimiz, GİK üyelerimiz, il başkanlarımızın katılımıyla yerel seçim değerlendirme kampı gerçekleştireceğiz. Rakiplerimiz de AK Parti de CHP de adaylarını açıklamayı sürdürüyor bu kapsamda geniş bir değerlendirmeyi de burada yapmayı sürdüreceğiz.

“HEM İŞÇİNİN EMEĞİNİN KARŞILIĞINA ORTAK OL HEM DE İŞÇİNİN CEBİNE GEÇENİ DE KDV’Sİ, ÖTV’Sİ DERKEN OLABİLDİĞİNCE TIRTIKLA”

Türkiye’nin en önemli sorunu şüphesiz hayat pahalılığı ve başta ücretler olmak üzere her yeri saran adaletsizlikler… Ciddi bir süredir ücretlilerin 2024 için merakla beklediği iki husus vardı. Birincisi asgari ücret, ikincisi yeni gelir vergisi dilimleri. İkisi de belli oldu ve kaybeden yine emekçi oldu. Asgari ücretin yetersizliği ortada ama ücret yetersizliği sıkıntısını yaşayan sadece asgari ücretliler değil. Ortalama ücretin asgari ücrete yakınsaması trendini sıkça konuşuyoruz ya; bunun nedenlerinden biri de brüt ücret arttıkça işveren maliyetinin artması. Bu durumun arkasında da hepinizin malumu olduğu üzere artan vergi oranı uygulaması yatıyor. Asgari ücrete bu yıl da ikinci bir artış uygulanmayacağını düşündüğümüzde bu sene bir asgari ücretlinin işverene maliyeti 282 bin 035 TL ve bu miktardan işçinin eline geçen 204 bin 026 TL. Yani işveren maliyetinin yüzde 72,3’ü işçinin cebine giriyor. Peki, brüt asgari ücretin iki katı kadar ücret alan bir çalışan için durum ne? İşveren maliyetinin yüzde 62,6’sı işçinin cebine. ya asgari ücretin 5 katı ücret için? O zaman işveren maliyetinin yüzde 55’i işçinin cebine, yüzde 45’i devlete. Söz konusu işçi olunca devlet işçinin hayatına ortak olmak hususunda o kadar mahir ki… Hem işçinin emeğinin karşılığına ortak ol hem de işçinin cebine geçeni de KDV’si, ÖTV’si derken olabildiğince tırtıkla. Hatta mevcut vergi oranlarını düşündüğünüzde bunun adına tırtıklama değil, tırpanlama demek daha doğru olabilir.

“AK PARTİ’DEN ÖNCE KIDEM TAZMİNATIYLA EV ALMAK MÜMKÜNKEN ARTIK KIDEM TAZMİNATININ DA KIDEMİ GİTTİ, TAZMİNATI KALDI

Hükümetin emek düşmanlığını kıdem tazminatının eriyişinde de görüyoruz. Düşünsenize, Ak Parti iktidara başlamadan hemen önce bir yıl karşılığı kıdem tazminatı tavanı brüt asgari ücretin 4,85 katıydı. Ocak 2024 itibarıyla bu oran 1,75’e geriledi. Mesela 30 yıl çalıştığınız işinizden tazminat hakkıyla ayrılmak durumunda kaldığınızı düşünün. Üstelik en yüksek dereceden kıdem tazminatı alacaksınız, size diyecekler ki; ‘Her yılın karşılığı 35.058 TL’den 30 yıl için 1 milyon 51 bin 757 TL kıdem tazminatınız var..’ Ne yapılır bu parayla? Merkez Bankası’nın Ekim 2023 konut birim fiyat verilerine göre ülkedeki ortalama konuttan 35 m2, İstanbul’daki ortalama konuttan ise 23,7 m2 satın alabilirsiniz. 30 yıl emeğin karşılığı bu işte. Ak Parti’den önce kıdem tazminatıyla ev almak mümkünken artık kıdem tazminatının da kıdemi gitti, tazminatı kaldı sadece. Bu kıdemsiz tazminatla da ne ev alınabiliyor ne araba.

“GIDA FİYATLARI DÜNYA GENELİNDE AZALMA EĞİLİMİ GÖSTERİRKEN BİZİM ÜLKEDE ARTIŞ EĞİLİMİNDEYSE SIKINTININ BİZDE OLDUĞU AŞİKARDIR”

Vatandaşın belini büken hayat pahalılığında son darbe gıda fiyatları… Son 21 ayın 19’unda küresel gıda fiyatları azaldı. Aralık 2023 itibarıyla IMF’nin küresel gıda fiyat endeksi Mart 2022’deki düzeyin yüzde 25,8 altında. Peki, aynı dönemde bizdeki gıda fiyatları nasıl değişti? Tam yüzde 140 arttı. İşte, enflasyon ülkeyi ne hale getiriyor diye soran olursa bu veriyi dikkate alabilir. Gıda fiyatları dünya genelinde azalma eğilimi gösterirken bizim ülkede artış eğilimindeyse sıkıntının bizde olduğu aşikardır. Böyle bir durum söz konusuyken olması gereken; birkaç ay sonra anlamsız hale gelecek sembolik ücret artışlarıyla hava atmak yerine, gıda enflasyonunun ve hatta genel enflasyonun kök sebeplerine çözüm üretmektir. Doğru olan sanki enflasyonla mücadele sadece Merkez Bankası’nın göreviymiş yanlışına düşmemektir. Doğru olan, sanki Merkez Bankası özüne dönüp birkaç kez faiz artırdı diye enflasyon düşecek yanılgısına düşmemektir. Doğru olan, para politikasıyla maliye politikasının eşgüdümünü sağlamak ve hatta tarım ve sanayideki arz yanlı sorunları çözmeye odaklanmış politikaları uygulamaktır. Hukukun üstünlüğü korumak ve Anayasa’ya sahip çıkmaktır. Ancak aynı kıdem tazminatında olduğu gibi; enflasyonla mücadele kavramından da mücadeleyi kaldırıp enflasyonu bıraktılar sadece. Bu yüzden sürekli enflasyonu, enflasyon karşısında ücretlerin eriyişini konuşuyoruz son birkaç yıldır.

Asgari ücretliye yapılan yüzde 49’luk artış işvereni memnun etmediği gibi tüm uyarılarımıza rağmen bütün bir yıl için belirlenmiş olması sebebiyle ücretliler de memnun değildir. Zira ilk altı ayda yükselen enflasyon karşısında erimesi muhtemel olan bu ücretin; yıl sonuna kadar değil, ilk 4 aydan sonra bir aileyi geçindirmesi imkansız gözüküyor.

“EMEKLİLERİN YARISINDAN FAZLASININ 7 BİN 500 LİRA AYLIK ALDIĞI GÖRÜLMEKTEDİR”

Enflasyonla mücadele etmeyişin neticesine bir örnek olarak gelin 7 bin 500 TL’lik en düşük emekli aylığının durumuna bakalım. Çünkü emeklilerimiz aylardır zor durumda. Çarşıda, pazarda her yerde emeklimizin haykırışlarıyla karşılaşıyoruz. Bakın şu anda emeklilerde kök maaşı 3 bin 500 TL ve ağırlıklı olarak 4 bin 500 lira olanlar var. Nisan ayında kök maaşı en düşük emekli aylığı olan 6 bin lira veya 7 bin 400 olanlar arasındaki fark hazine tarafından karşılanarak 7 bin 500 liraya çıkarılmıştı. Bu durumda olan emekli sayısı yaklaşık 9 milyon. Toplam emekli sayısının yaklaşık 15 milyon olduğu dikkate alındığında, emeklilerin yarısından fazlasının 7 bin 500 lira aylık aldığı görülmektedir. Peki 1 Ocak tarihi itibariyle emeklilerin geldiği nokta nedir? Hep birlikte bakalım.

“BİZ ENFLASYONA SIĞINAN YÖNETİCİLERDEN ALLAH’A SIĞINIYORUZ”

Nisan 2023’te verdikleri 7 bin 500 TL’nin enflasyon karşısında sabit kalması için yani aynı satın alma gücünde kalması için Aralık 2023’te TÜİK’e göre 10 bin 727 TL, İTO’ya göre 11 bin 77 TL, ENAG’a göreyse 13 bin 182 TL olması gerekiyordu. Yani en düşük emekli aylığını 11 bin de yapsalar aslında bu ay itibarıyla Nisan 2023’teki satın alma gücüne sahip olmuyor emeklilerimiz. Daha bu yıl 12 ay boyunca yaşanacak enflasyonu konuşmuyoruz bile. Biz en düşük emekli aylığının en az asgari ücret seviyesine getirilmesini ve seyyanen zam yapılmasını teklif ediyoruz. Ayrıca emekliler arasındaki dengesizliği de gidermek gerekiyor. Bunun için 2000 sonrası intibak düzenlemesi yapılmalıdır. Hangi dönemde emekli olursa olsun prim kazancı, prim ödeme gün sayısı eşit olanların aylıkları eşitlenmelidir. Bir de aylık bağlama oranları düzenlenmelidir. Bütün dönemler için tek bir aylık bağlama oranı olmalı. Şu anda asgari aylık bağlama oranı yüzde 35 düzeyinde ve bu artırılmalıdır. Hemingway’in güzel bir sözü var; ‘İyi yönetilmeyen bir ülkede başvurulan ilk çare enflasyon, ikincisi de savaştır. İkisi de belli bir süre için refah sağlar; ikisi de kalıcı yıkıma yol açar. Ne var ki ikisi de politik ve ekonomik fırsatçılar için sığınaktır.’ Biz enflasyona sığınan yöneticilerden Allah’a sığınıyoruz.

“YÜZDE 40’LIK YARALANMA ORANININ ALTINDA KALDIĞI GEREKÇESİYLE GAZİLİK HAKLARINDAN YARARLANAMIYOR”

Son olarak pek çok vatandaşımızın varlığından haberi olmadığı bir kesimin sorunlarını dile getirmek istiyorum. Terörle Mücadelede Yaralanan ve Gazi Sayılmayanlar…Yaklaşık 20 bin kişi ve bir de bu adla dernekleri bulunuyor. Düşünün ki bir Mehmetçiğimiz terörle mücadele sırasında yaralanıyor, arından kendisine ‘terörle mücadelede yaralandığı’ kaydıyla bir belge de veriliyor. Ancak ilgili düzenlemede yer alan yüzde 40’lık yaralanma oranının altında kaldığı gerekçesiyle gazilik haklarından yararlanamıyor.

Malul sayılmayan gaziler, Türkiye’nin önemli sorunu olan terörle mücadelede yaralanmış olmalarına karşın mevzuattaki boşluk sebebiyle sosyal güvenlik şemsiyesinden yararlanamamaktadır. Bakın istenildiğinde yapılabileceğine bir örnek…

“GELİN TERÖRLE MÜCADELENİN DEVAM ETTİĞİ BU SÜREÇTE HEP BİRLİKTE BU YASAYI GEÇİRELİM”

15 Temmuz hain darbe girişiminde 675 sayılı KHK ile yaralanma oranına bakılmaksızın gazilik hakları verilmişti. Eğer bunu yapabiliyorsak bayrak için, vatan için mücadele veren bu insanlarımızın da bu haktan yoksun bırakılmasını göz ardı edemeyiz. Bu en başta anayasanın bir gereğidir. Üzerlerinde kurşun, şarapnel parçası taşıyan kahramanlarımız bu düzenlemedeki çerçeveye takıldıkları için gazilik unvanı alamıyorlar. Hatta bu konuya ilgili bir bilimsel araştırma da yapılmış. Tabii siz şimdi soruyorsunuz; ‘Vatandaşın derdini dinlemeyen biri onunla ilgili araştırmaya mı bakacak.’ Biz yine de söyleyelim. Bu araştırmada yaklaşık her iki kişiden biri mermi, her dört kişiden biri mayın ya da el yapımı patlayıcı ile yaralanmış. Bunun yanında her beş kişiden ikisinin vücudunda şarapnel parçaları veya vücudunda mermi taşıdığı tespit edilmiş. Burada çıkan sonuca göre malul sayılmayan gazilerimiz devlet tarafından onlara sağlanan sosyal haklardan mahrum bırakılmanın ötesinde, gazilik unvanı alamamanın verdiği manevi üzüntüyü yaşıyorlar. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nda bu konuda bir şube müdürlüğü var ve aslında çalışma hazır. Sadece düzenlemeye bakıyor. Biz İYİ Parti olarak bu konuda bir kanun teklifi verdik. Gelin terörle mücadelenin devam ettiği bu süreçte hep birlikte bu yasayı geçirelim. Bu insanlarımızı daha fazla mağdur etmeyelim.”

“MİTİNGE GELECEK OLURSAK DA BURAYA KATILMAYACAĞIZ”

Zorlu, toplantı sonrası basın mensuplarının sorularını da yanıtladı. Zorlu, Yargıtay’ın tutuklu TİP Hatay Milletvekili Can Atalay’a ilişkin yeni karar ve CHP’nin “Anayasaya Saygı” mitingi ile ilgili soruya şu yanıtı verdi:

“Zannediyorum iki başlıkta bir çağrıydı. Bir TBMM’yi olağanüstü toplantıya çağırma girişimi yapıldı biz orada imza vermedik ama eğer böyle bir toplantı olursa Genel Kurul’da yer alacağız. Mitinge gelecek olursak da buraya katılmayacağız, aldığımız karar bu yönde” yanıtını verdi.

“İSTANBUL ADAYIMIZI AÇIKLADIKTAN SONRA TÜRKİYE’DE OLDUĞU GİBİ İSTANBUL’UMUZDA DA ÇOK GÜZEL BİR REKABET OLACAK”

AKP’nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayının Murat Kurum olarak belirlenmesine ilişkin sorulan soruya, “İstanbul adayımızı açıkladıktan sonra Türkiye’de olduğu gibi İstanbul’umuzda da çok güzel bir rekabet olacak. Bu sorunun cevabını yakın bir gelecekte açıklayacağımız adayımızın vermesinin çok daha doğru olacağı kanaatindeyim. Adayımızın son derece hazırlıklı bir biçimde bu yarışın içinde yer alacağını, içinde olacağını şimdiden söyleyebilirim” diye yanıtladı.

“YARGININ HİÇBİR DIŞ BASKIYA MARUZ KALMADAN BU KONUN BÜTÜN AÇIKLIĞIYLA ORTAYA ÇIKARILMASI GEREKMEKTE”

Zorlu, Ankara’da silahlı saldırı sonucu öldürülen akademisyen Sinan Ateş hakkında başlatılan soruşturma kapsamında davaya bakan savcının 2 ay rapor aldığına ilişkin iddiaların sorulması üzerine, “Merhum Sinan Ateş ile ilgili konular gündeme geldiğinde çok özenli, hassas bir dil ve üslup geliştirdik. İki hassasiyetimiz vardı, birincisi onun bize emaneti olan ailesi. İkincisi Ankara’nın göbeğinde bir akademisyen katledilmiş. Soruşturmanın selameti için çok kapsamlı bir değerlendirme yapmak istemem titizlikle takip ediyoruz. Bazı soru işaretleri var ve bunların bir an önce hızlı bir biçimde açıklığa kavuşturulması ve yargının hiçbir dış baskıya maruz kalmadan bu konunun bütün açıklığıyla ortaya çıkarılması gerekmekte” yanıtını verdi.

“İSTANBUL VE ANKARA İÇİN DE TEMENNİMİZ OCAK AYI TAMAMLANMADAN BU ADAYLARIMIZI AÇIKLAYABİLME YÖNÜNDE OLACAK”

İYİ Parti İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı adayının ne zaman açıklanacağına ilişkin sorulan soruya; “Bugün Genel İdare Kurulumuzda Samsun ve Antalya’nın adayları isminde de bir uzlaşma sağladık önümüzdeki günlerde açıklayacağız. İstanbul ve Ankara için de temennimiz ocak ayı tamamlanmadan bu adaylarımızı açıklayabilme yönünde olacak” diye yanıtladı.

“İYİ PARTİ SEÇMENİN HAREKET ALANINA YÖNELİK BU TÜR GÖNDERMELERİ TİTİZLİKLE TAKİP EDİYORUZ”

CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in “Kazanma ihtimali güçlü adayda birleşmeye davet ediyorum” açıklamasının hatırlatılması üzerine, “Bu bir birleşme mi ayrışma mı tartışmaya açık bir konudur. İYİ Parti olarak son genel seçimlerde bu sisteme, sistemin dayatmacı anlayışına bir duruş gösterdik bir birliktelik ortaya koyduk. Tam da bu tabloyu yok etmek adına yola çıktık… İYİ Parti seçmenin hareket alanına yönelik bu tür göndermeleri biz titizlikle takip ediyoruz, irdeliyoruz ve her geçen gün bu kararımızın kabul görmeye başladığını da ifade etmek istiyorum” dedi.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir